Siyah-beyazın ötesinde: Irkçılık üzerine 10 film

Ömer Faruk Madanoğlu
29.05.2025
İstanbul

Irkçılık, sinemanın her zaman ilgi gösterdiği; kimi zaman olumlayan, kimi zaman da eleştiren bir yaklaşımla ele aldığı konular arasında yer alıyor

Daha fazlası için Instagram’dan takip edin

Irkçılık, insanlık tarihinin en acı verici gerçeklerinden biri olmaya devam ediyor. Bu karanlık olgu, yalnızca günlük yaşamda değil, sanatın pek çok dalında da güçlü bir şekilde kendini hissettiriyor. Sinema ise bu gerçeklikle yüzleşmenin, toplumsal belleği tazelemenin ve empati kurmanın en etkili yollarından biri olarak öne çıkıyor.

Farklı dönemlerde ve farklı toplumsal bağlamlarda çekilen pek çok film, ırk temelli ötekileştirmeyi, kültürel dışlanmayı ve yapısal eşitsizlikleri derinlemesine ele alıyor. Bu yapımlar, kimi zaman tarihi olayları merkezine alırken, kimi zaman da bireylerin günlük yaşamlarındaki ayrımcılık deneyimlerine odaklanıyor. 

Irkçılığı sinema perdesine taşıyan filmler, izleyicileri yalnızca tanıklık etmeye değil, aynı zamanda sorgulamaya ve yüzleşmeye davet ediyor. Bu yapımlar, mağdurların sesini duyururken, izleyiciyi çoğu zaman rahatsız eden ama aynı zamandan düşündüren eserler oluyor. 

Bugün hem klasikleşmiş yapımlarda hem de çağdaş örneklerde, ırkçılığın farklı yüzlerini, ayrımcılığın değişen biçimlerini ve mücadele biçimlerini görmek mümkün. 

İşte, ırkçılığı merkezine alan ve hafızalara kazınan filmler:

La Haine – Fransa (1995)

Mathieu Kassovitz’in yönettiği “La Haine” (Nefret), Paris’in göçmen nüfusunun yoğun olduğu banliyölerinde geçen üç gencin bir gününü konu alıyor. Polis şiddeti sonucu ağır yaralanan bir arkadaşlarının ardından yaşanan öfke ve umutsuzluk, sistematik ırkçılığın ve sosyal dışlanmanın Fransız toplumundaki yansımalarını sorguluyor. Siyah-beyaz çekilen film, görsel diliyle de sert gerçekçiliği destekliyor.

Kefernahum - Lübnan/Fransa (2018)

Nadine Labaki’nin yönettiği bu çarpıcı dram, Beyrut’un yoksul mahallelerinde geçen Zain adlı Lübnanlı bir çocuğun hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Ailesi tarafından ihmal edilen Zain, evden kaçar; sokaklarda hayatta kalmaya çalışırken Etiyopyalı mülteci Rahil ve onun bebeği Yonas’a kol kanat gerer. Küçük yaşına rağmen büyük sorumluluklar üstlenen Zain, sonunda bir suç nedeniyle hapse girer ve mahkemede ailesine dava açar.

Gerçek çocuk oyuncularla çekilen film, çocuk ihmali, mültecilik ve adaletsizlik gibi ağır toplumsal temaları büyük bir duyarlılıkla işliyor. Cannes Film Festivali’nde Jüri Ödülü dahil üç ödül kazanmış, Altın Palmiye için yarışmıştır.

Rabbit-Proof Fence – Avustralya (2002)

Phillip Noyce’un yönettiği film, Avustralya’nın “Çalınmış Kuşaklar” politikasını temel alıyor. 1930’larda geçen gerçek hikayede, Aborjin kökenli üç kız çocuğu, beyazlaştırma politikası kapsamında ailelerinden koparılır ve binlerce kilometre boyunca çit hattı boyunca evlerine ulaşmaya çalışıyor. Film, kültürel soykırımı gözler önüne seriyor.


White Dog – ABD (1982)

Samuel Fuller imzalı filmde, beyaz bir kadının sahiplendiği köpeğin yalnızca siyahi insanlara saldırmak üzere eğitilmiş olduğu ortaya çıkıyor. Köpeği yeniden eğitmeye çalışan siyahi eğitmenin çabası, Amerika’daki içselleştirilmiş ırkçılığa dair sert bir eleştiri sunmakta.


Skin – Güney Afrika/İngiltere (2008)

Sandra Laing’in gerçek yaşam öyküsüne dayanan bu film, apartheid Güney Afrika’sında beyaz bir ailenin siyah tenli çocuğu olarak dünyaya gelen bir kızın, ten rengi nedeniyle ailesi ve sistemle yaşadığı çatışmayı gözler önüne seriyor. Sandra’nın yaşadığı kimlik krizi, ırkçılığın biyolojik temelsizliğini de ortaya koyuyor.

12 Years a Slave – ABD (2013)

Steve McQueen’in yönettiği film, özgür bir siyahi müzisyen olan Solomon Northup’un kaçırılarak köle yapılmasını ve 12 yıl boyunca süren esaret hayatını konu alıyor. ABD’de köleliğin sistematik doğasını çarpıcı bir gerçekçilikle anlatan film, Oscar ödüllü yapımlar arasında.

American History X – ABD (1998)

Tony Kaye’in yönettiği film, Neo-Nazi ideolojisine kapılmış Derek’in, hapiste geçirdiği sürede yaşadığı dönüşümle ırkçılığa karşı nasıl mücadele verdiğini ve kardeşini aynı yoldan alıkoyma çabasını konu almakta. Film, ırkçılığın öğrenilen bir nefret olduğunu güçlü anlatımıyla yansıtır.

The Help – ABD (2011)

Tate Taylor’un yönettiği film, 1960’larda Mississippi’de siyahi hizmetçi kadınların beyaz aileler karşısındaki zorlu yaşamlarını anlatıyor. Genç bir kadın gazetecinin bu kadınların hikayelerini kaleme almasıyla gelişen olaylar, sistematik ayrımcılığa karşı bir ses oluşturur.


Malcolm X – ABD (1992)

Spike Lee tarafından yönetilen ve Denzel Washington’ın Malcolm X’i canlandırdığı film, Amerika’daki siyah hareketinin en etkili isimlerinden biri olan Malcolm X’in dönüşümünü, mücadele yöntemlerini ve kişisel dramlarını biyografik olarak işliyor.

Green Book – ABD (2018)

Peter Farrelly’nin yönettiği film, 1960’larda Afro-Amerikalı bir piyanist ile onun İtalyan-Amerikalı şoförü arasındaki dostluğu konu alır. Irkçılığın gündelik hayattaki etkileri, yolculuk boyunca karşılaşılan olaylarla gözler önüne serilir.