Gençleri hedef alan salgın: İnternet bağımlılığı

Ayşenur Cevahiroğlu / 22.05.2025
İstanbul

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 12 Aralık 2024'te We Are Social ve Meltwater tarafından hazırlanan Dijital 2024 Ekim Global İstatistik Raporu'nun verilerini açıkladı. Rapora göre, Türkiye'de internet kullanım oranı %86,5'e ulaştı.

Nüfusun %65,7'sinin sosyal medya kullandığını belirten Uraloğlu, "Ülkemizde kullanıcılar sosyal medyada 2 saat 37 dakika geçiriyor. Sosyal medya platformlarında Türkiye'den 303 milyon 97 bin aktif hesap var." dedi.

Bakan Uraloğlu, raporda dünya nüfusunun 2024'ün üçüncü çeyreği itibarıyla 8,18 milyara ulaştığını aktardı. İnternet kullanımına ilişkin küresel verilere de değinen Uraloğlu, "Dijital medya istatistiklerinin yayınlandığı rapora göre, dünya genelinde internet kullanıcı sayısı 5,52 milyara ulaşırken nüfusa göre internet kullanım oranı ise yüzde 67,5 olarak gerçekleşti. Ülkemizde de bu oran dünya ortalamasının bir hayli üzerine çıkarak yüzde 86,5 oldu." ifadelerini kullandı.

Raporda, dünya genelinde 5,22 milyar kişinin sosyal medya kullanıcısı olduğu belirtilirken, bu rakamın toplam nüfusun %63,8'ine denk geldiği kaydedildi. Türkiye özelinde bakıldığında ise nüfusun %65,7'sinin aktif sosyal medya kullanıcısı olduğu görülüyor. Bakan Uraloğlu, "Bu kişilerin yüzde 86,5'inin interneti benimsediğini, ülkemizde internette geçirilen zamanın ise 6 saat 51 dakika; yaklaşık 7 saat olduğunu görüyoruz. Sosyal medya platformlarındaki aktif hesap sayımız ise 303 milyon 97 bin." şeklinde konuştu.

İnternette geçirilen süreye dair küresel ve yerel verilere de değinen Uraloğlu, dünya genelinde internet kullanıcılarının günlük ortalama 2 saat 19 dakika, Türkiye'de ise 2 saat 37 dakikasını sosyal medyada geçirdiğini belirtti. "Dünya çapındaki sosyal medya kullanıcıları aylık olarak ortalama 6,8 sosyal medya platformu kullanıyorken bu oran ülkemizde 7,5'tir. Raporda yer alan verilere göre dünya genelinde en çok kullanıcısı bulunan sosyal medya platformunun ise 3,07 milyar ile Facebook olduğunu görüyoruz. Dünya genelinde ilk çeyrekte en fazla zaman geçirilen uygulama da 34 saat 15 dakika ile TikTok iken bu süre Türkiye'de 30 saat 39 dakikadır." dedi.

Bu veriler, dijital dünyada geçirilen sürenin giderek arttığını gösterirken, uzun süreli ekran maruziyetinin yol açtığı bağımlılık riski giderek daha fazla tartışılıyor. Uzmanlar, özellikle gençlerin bu konuda daha savunmasız olduğuna dikkat çekiyor. Yeşilay Danışmanlık Merkezi'nden (YEDAM) Uzman Psikolog Tuğba Bozdemir, "internet bağımlılığını" Anadolu Ajansı (AA) Teyit Hattı'na değerlendirdi. 


Uzman Psikolog Tuğba Bozdemir, internet bağımlılığını şöyle tanımladı: "İnternet bağımlılığı, bireyin internet kullanımına yönelik yoğun bir istek duyması, kullanımını kontrol etmekte zorlanması ve bu durumun kişisel, akademik, mesleki ve sosyal yaşamında belirgin sorunlara yol açmasıyla karakterize edilen bir davranışsal bağımlılık türüdür. İnternet kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte, bu olgu 1990’lı yılların sonlarından itibaren bilimsel araştırmalara konu olmaya başlamıştır.

İnternet bağımlılığı, çevrim içi oyun oynama bozukluğu ve sosyal medya bağımlılığı gibi farklı alt türleri kapsayan geniş bir kavramdır. Tanı sürecinde, bireyin internet kullanımının niteliği ve süresi klinik olarak değerlendirilir. Bu süreçte tanı ölçütleri, klinik gözlemler ve psikometrik ölçekler birlikte kullanılarak bütüncül bir yaklaşım benimsenir.

Bağımlılık tanısı koyulabilmesi için bireyde şu belirtilerin gözlenmesi gerekir:

- İnternet kullanımının bireyin yaşamında öncelikli bir yer edinmesi,

- İnternet kullanımının kontrol edilememesi,

- Fiziksel, zihinsel veya sosyal açıdan olumsuz sonuçlar yaşanmasına rağmen kullanımın devam etmesi.

Bu belirtilerin sürekli ve yineleyici biçimde en az 12 ay boyunca görülmesi beklenir. Ancak belirtilerin tamamının gözlenmesi ve bu belirtilerin şiddetine göre daha kısa sürede de bağımlılık tanısı konulabilir." 

- GENÇLER İNTERNET BAĞIMLILIĞI AÇISINDAN YETİŞKİNLERE KIYASLA DAHA SAVUNMASIZ

Bozdemir, gençlerin internet bağımlılığı açısından yetişkinlere kıyasla daha savunmasız olduğunu belirterek, bunun nedenlerinden birinin beyin gelişiminin devam etmesi olduğunu ifade etti. Prefrontal korteksin geç olgunlaşmasının, gençlerin dürtüsel davranışlar sergilemesine, yenilik arayışına girmesine ve kısa vadeli ödülleri ertelemekte güçlük çekmesine yol açtığını söyleyen Bozdemir, bu faktörlerin bağımlılık riskini artırdığına dikkat çekti.

"Aynı zamanda, gençler psikososyal gelişim süreçlerinde gerçek kimliğinin dışında sanal ortamda bir kimlik oluşturma eğiliminde olabilir." diyen Bozdemir, gerçek kimliğinden memnun olmayan bireylerin, kendilerini farklı gösterdikleri sanal kimliklere yönelebileceğini ifade etti. Bunun çevrim içi platformlarda geçirilen sürenin artmasına ve bağımlılık riskinin yükselmesine yol açabileceğini aktardı. Akran etkisinin de bu süreçte önemli bir faktör olduğunu vurgulayan Bozdemir, gençlerin sosyal çevrelerinde kabul görmek adına akranlarının internet kullanım alışkanlıklarını benimseyebileceğini ve bu durumun dijital platformlarda geçirilen zamanı artırabileceğini söyledi.

- YEDAM'A İNTERNET BAĞIMLILIĞI İÇİN BAŞVURAN HER 5 KİŞİDEN 4'Ü 18 YAŞIN ALTINDA

Bozdemir, yapılan bir çalışmada 22 yıllık araştırmaların incelendiğini ve internet bağımlılığının yaygınlık oranının %14,22 olarak tespit edildiğini belirtti. Bu oranın yıllar içinde önemli ölçüde arttığını vurgulayan Bozdemir, Türkiye'de çocuklar ve gençler üzerinde yürütülen bir araştırmada internet bağımlılığı oranının %13 olarak saptandığını ve özellikle ortaokul ve lise çağındaki bireylerin yüksek risk grubunda yer aldığını aktardı.

YEDAM'a internet bağımlılığı nedeniyle başvuran her 5 kişiden 4'ünün 18 yaş altında olduğunu belirten Bozdemir, bu yaş grubunda internet kullanımına başlama yaşının ortalama 9, sorunlu kullanımın başlama yaşının ise 12 olduğunu ifade etti. Bu durumun 18 yaş üstü danışanlarda ilk kullanım yaşının ortalama olarak 14 ve sorunlu internet kullanımın ortalama 19 yaşta gerçekleştiğini belirtti. İnternet kullanım yaşının düştükçe bağımlılığın daha erken başladığını, bunda beyin gelişimi, psikolojik faktörler, akran etkisinin, düşük aile iletişimi ve yetersiz problem çözme becerileri gibi faktörlerin rol oynadığını söyledi.

Telefon kullanımına ilişkin araştırmalara da değinen Bozdemir, gençlerin ders çalışırken bir saat içinde telefonlarını ortalama 3,43 kez, günlük ise 31 kez kontrol ettiklerinin belirlendiğini, bu sıklık arttıkça bağımlılık riskinin yükseldiğini vurguladı.

- BİR ŞEYLERİ KAÇIRMA KORKUSU: FoMO

Bozdemir, internet kullanımının gençlerin akademik ve kişisel gelişimlerine katkıda bulunabileceğini ancak kontrolsüz hale geldiğinde fiziksel, psikolojik, sosyal ve bilişsel gelişimi olumsuz etkileyebileceğini belirtti. Sağlıklı bir internet kullanımının bireyin ihtiyaçları doğrultusunda, bilinçli ve dengeli bir şekilde dijital ortamdan faydalanmasını ifade ettiğini aktaran Bozdemir, "Önemli olan, internetin bireyin yaşam dengesini bozmayacak, sorumluluklarını aksatmayacak ve internetten uzak kaldığında yoğun bir dürtü hissettirmeyecek şekilde düzenlenmesidir" dedi.

Sağlıksız internet kullanımına ilişkin temel belirtilerden de bahseden Bozdemir, bireyin internet kullanımına yönelik yoğun bir dürtü hissetmesi ve erişemediğinde sinirlilik, huzursuzluk yaşamasının bağımlılık açısından önemli göstergeler olduğunu belirtti. Özellikle, bireylerin internetten uzak kaldığında bir şeyleri kaçırıyormuş gibi hissetmesine dikkat çeken Bozdemir, bu fenomenin FoMO (Fear of Missing Out) yani "bir şeyleri kaçırma korkusu" olarak adlandırıldığını söyledi.

FoMO'nun bireyin sürekli dijital dünyaya bağlı kalma ihtiyacı hissetmesine, telefonunu sık sık kontrol etmesine ve internette olup bitenleri takip etme gereksinimi duymasına neden olabileceğini ifade eden Bozdemir, "Bu durum zamanla kaygı düzeyini artırabilir. Kişinin sanal dünyada elde ettiği beğeniler, oyunlardaki ilerleme veya dijital ortamda kabul görmesi, bağımlılığı tetikleyebilir ve kişinin kimliğini bu platformlar üzerinden tanımlamasına yol açabilir" dedi. 

- İNTERNET BAĞIMLILIĞI BİREYİN PSİKOLOJİSİNİ VE SOSYAL HAYATINI OLUMSUZ ETKİLİYOR

Bozdemir, internet bağımlılığının bireyin psikolojik sağlığı ve sosyal ilişkileri üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratabileceğini belirterek, "Sorunlu internet kullanımı olan bireylerde davranış bozuklukları, yalnızlaşma, okul başarısızlığı, çekingenlik ve depresyon gibi sorunlar sıkça görülüyor" dedi. Aşırı internet kullanımının intihar düşüncelerinde artışa neden olabileceğini gösteren araştırmalara dikkat çeken Bozdemir, "İnterneti sınırlı düzeyde kullanan bireylerin, yoğun internet kullanıcılarına kıyasla daha az depresyon ve yalnızlık hissettikleri belirlenmiştir. Bu durum, internetin aşırı kullanımının bireyin sosyal etkileşimlerini kısıtlayarak ruh sağlığını olumsuz etkileyebileceğini ortaya koyuyor" ifadelerini kullandı.

İnternet bağımlılığının bireyi psikolojik tehditlere açık hale getirdiğini vurgulayan Bozdemir, özellikle siber zorbalığın bu süreçte önemli bir risk faktörü olduğunu belirtti. Dijital platformlarda yaşanan hakaret, tehdit ve dışlanma gibi zorbalık türlerinin bireyin psikolojik, sosyal ve hatta fiziksel sağlığını etkileyebileceğini ifade eden Bozdemir, "Siber zorbalığa maruz kalan bireylerde öfke, utanç, içine kapanma, yalnızlık, yorgunluk ve uyku düzensizlikleri gibi belirtiler ortaya çıkabiliyor. Bu etkiler uzun vadede depresyon ve anksiyete bozuklukları geliştirme riskini artırabiliyor" dedi.

İNTERNET BAĞIMLILIĞIYLA MÜCADELEDE BİREYSEL VE TOPLUMSAL ÖNLEMLER ALINABİLİR

Bozdemir, internet bağımlılığı tedavisinde Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Farkındalık Temelli Terapiler ve Motivasyonel Görüşme gibi psikoterapi yaklaşımlarının olumlu sonuçlar sağladığını belirtti. "Bu yöntemler, bireyin internet kullanımına yönelik düşünce, duygu ve davranışlarını düzenleyerek bağımlılığı yönetmesine katkıda bulunur" dedi. 

Bağımlılık tedavisinde aile desteğinin kritik olduğunu belirten Bozdemir, "Ailelerin bilinçlendirilmesi, bireyin suçlanmadan destekleyici bir ortamda tedavi sürecine dahil olması, aile içi çatışmaların azaltılması ve etkili iletişim becerilerinin geliştirilmesi, tedavinin başarısını artıran unsurlar arasında yer alıyor" dedi. 

Bozdemir, internet bağımlılığıyla mücadelede bireysel ve toplumsal önlemlerin önemine dikkat çekerek, internet kullanım farkındalığının artırılması, kullanım süresinin bilinçli şekilde sınırlandırılması ve alternatif sosyal aktivitelere yönelmenin teşvik edilmesinin bağımlılığı önlemede etkili olduğunu belirtti. "Bireyin psikolojik zorluklarla karşılaştığında sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştirmesi, bağımlılık riskini azaltan önemli bir faktördür" dedi.

Toplumsal düzeyde alınacak önlemler arasında ailelerin bilinçlendirilmesi, çocuk ve gençlere dijital okuryazarlık eğitimleri verilmesi ve sağlıklı internet kullanım alışkanlıklarının teşvik edilmesi gerektiğini vurgulayan Bozdemir, "Okullarda internet bağımlılığı, siber zorbalık, çevrimiçi mahremiyet ve güvenli internet kullanımı gibi konularında bilinçlendirme çalışmaları yapılması, bilinçli dijital alışkanlıkların gelişmesini destekler" ifadelerini kullandı. Bu tür önlemlerin hem bireysel hem de toplumsal düzeyde daha sürdürülebilir sonuçlar sağlayacağını ekledi.

YEDAM İNTERNET BAĞIMLILIĞIYLA MÜCADELEDE ÖNEMLİ BİR ROL ÜSTLENİYOR

Bozdemir, internet bağımlılığının tedavisinin diğer bağımlılık türlerinden farklı bir yaklaşımla ele alındığını belirterek, "Burada amaç, kişinin interneti tamamen bırakması değil, sağlıklı ve kontrollü kullanım alışkanlıkları kazanmasıdır" dedi. Türkiye'de devlet hastaneleri, danışmanlık merkezleri ve belediye hizmetleri aracılığıyla internet bağımlılığı konusunda bireylere profesyonel destek sunulduğunu ifade eden Bozdemir, bağımlılığa yönelik özel poliklinikler ve danışmanlık birimlerinde psikoterapi ve rehberlik hizmetlerinin sağlandığını aktardı.

Yeşilay Danışmanlık Merkezleri'nin (YEDAM) internet bağımlılığıyla mücadelede önemli bir rol üstlendiğini vurgulayan Bozdemir, "Bireyler ve aileleri YEDAM aracılığıyla ücretsiz psikososyal destek alabiliyor. Klinik psikologlar ve sosyal hizmet uzmanları, internet bağımlılığına yönelik bilgilendirici ve davranış değişikliği odaklı müdahaleler gerçekleştiriyor" dedi. Ayrıca, bireylerin boş zamanlarını daha sağlıklı değerlendirebilmeleri için çeşitli atölye ve etkinliklerin düzenlendiğini belirten Bozdemir, YEDAM'ın 115 numaralı danışma hattı üzerinden randevu alınarak 81 ilde hizmet verdiğini hatırlattı.

- İNTERNET BAĞIMLILIĞI MİSENFORMASYON VE DEZENFORMASYONA NEDEN OLABİLİYOR 

Bozdemir, "İnternet ortamında bilgiye hızla ulaşma ve paylaşma arzusu, misenformasyon ve dezenformasyonun yaygınlaşmasına neden olabiliyor" dedi. Sosyal medya platformları ve dijital haber kaynaklarının sürekli bilgi akışı sunduğunu, bu durumun bireylerin bilgiyi teyit etmeden paylaşma eğilimini artırdığını ifade eden Bozdemir, internet bağımlılığının bireyin bilgiyi derinlemesine incelemek yerine daha dürtüsel bir şekilde tüketmesine yol açabileceğini vurguladı.

Bozdemir, internet bağımlılığının duygusal sorunlar ve dürtüsel davranışlarla da yakından ilişkili olduğunu belirtti. "Duygusal olarak hassas, kaygılı ya da öfkeli bireyler, haberlerin doğruluğunu teyit etmeden paylaşma eğiliminde olabilir. Özellikle provokatif ve duygusal tepkilere yol açan sansasyonel içerikler, bireyin hızlı tepki verme ihtiyacını tetikleyerek yanlış bilgilerin yayılmasını hızlandırabilir" dedi.

Dijital platformlardaki algoritmaların bu süreci daha da karmaşık hale getirdiğini ifade eden Bozdemir, "Algoritmalar, bireyin geçmiş etkileşimlerine dayanarak benzer içerikleri karşısına çıkarıyor ve böylece kişinin belirli bir bilgiyi sürekli görerek onu gerçek kabul etmesine neden olabiliyor. Bu durum, 'sahte gerçeklik etkisi' olarak adlandırılıyor ve bireyin yanlış bilgiyi sorgulamadan benimsemesine yol açabiliyor" şeklinde konuştu.

İnternet bağımlılığının bu tür bilişsel ve davranışsal etkilerine karşı dijital okuryazarlık ve eleştirel düşünme becerilerinin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Bozdemir, "Bireylerin maruz kaldıkları bilgileri sorgulaması ve doğruluk teyidi yaparak paylaşması, internetin daha güvenilir bir bilgi kaynağı olarak kullanılmasını sağlayacaktır" ifadelerini kullandı.

- UZMANLAR NE ÖNERİYOR?

Bozdemir, sağlıklı internet kullanımının, bireyin dijital dünyada geçirdiği süreyi bilinçli yönetmesini ve internetin günlük yaşam üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmesini gerektirdiğini belirtti. "İnternet kullanımına belirli sınırlar koymak ve bu sınırları iş, okul ve sosyal hayat dengesi içinde düzenlemek büyük önem taşır" diyen Bozdemir, bireylerin kullanım sürelerini takip ederek dijital alışkanlıklarını daha sağlıklı bir çerçeveye oturtabileceğini ifade etti.

Dijital detoksun, sağlıklı internet kullanımını destekleyen yöntemlerden biri olduğunu vurgulayan Bozdemir, "Belirli bir süre boyunca bilinçli olarak dijital cihaz kullanımına ara vermek, bireyin çevrim dışı sosyal etkileşimlere, fiziksel aktivitelere ve kişisel gelişimine daha fazla zaman ayırmasını sağlar. Ancak önemli olan, yalnızca belirli dönemlerde internetten uzaklaşmak değil, dijital alışkanlıkları sağlıklı hale getirerek sürdürülebilir bir kullanım modeli geliştirmektir." dedi.

Son yıllarda dijital dayanıklılık kavramının öne çıktığını belirten Bozdemir, bireylerin çevrimiçi ortamda karşılaştıkları olumsuz deneyimlerle başa çıkma sürecinde bilinçli molalar vermesi, fiziksel egzersiz ve sosyal aktivitelerle internet kullanımına sağlıklı sınırlar koymasının önemine dikkat çekti. "Birey ne kadar sağlıklı sınırlarını korursa, internetin olumsuz etkileriyle başa çıkma becerisi de o kadar güçlü olur" ifadelerini kullandı.